Lohusa Depresyonu: Doğum Sonrası (Postpartum Depresyon) Hikayem
- herseyinannesi
- 23 Mar
- 3 dakikada okunur
Anne olmanın, dünyadaki en güzel duygulardan biri olduğu söylenir. Ancak çoğu zaman, bu güzel duygunun altında çoook zor şeyler bizi bekliyor. Özellikle doğum sonrası depresyon (postpartum depresyon) ve lohusalık dönemi, birçok annenin yalnızca fiziksel değil, duygusal olarak da zorlu bir sınavdan geçtiği bir dönemdir.
Doğum Sonrası Depresyon Yani Bildiğimiz Lohusalık: Anneliğin Gerçek Yüzü
Bu yazımda, doğum sonrası depresyonu kendi deneyimimle birlikte paylaşarak biraz anlatmak yani içimi dökmek istiyorum.

Doğum Sonrası Depresyon Yani Lohusa Depresyonu Nedir?
Doğum sonrası depresyon, doğumdan sonraki dönemde annenin yaşadığı, bazen oldukça şiddetli olabilen bir depresyon türü ve bu gerçek bir depresyon. Bu depresyon, doğum sonrası hormon değişimlerinin, uyku eksikliğinin, yeni bir hayata uyum sağlama baskısının ve annelikle ilgili hislerin karışımından çıkıyor ortaya elbette. Anneler, doğum sonrasında hem fiziksel iyileşme süreciyle uğraşırken hem de duygusal olarak yeni bir rol üstlenmeye çalışırken bu depresyonu yaşamıyorlarsa şaşırıyorum aslında.
Birçok kadın, doğum sonrası ilk birkaç gün içinde ruh hali dalgalanmaları yaşayabilir; buna "lohusalık depresyonu" denir. Ancak bu duygusal durum, zamanla geçer. Fakat bazı anneler, bu depresyonu daha uzun süre hissedebilir ve hayatlarını etkileyen bir hale gelebilir. Yani benim gibiler.
Emzirme sürecimi sonlandırma sebebim hem antidepresan hem uykuya dalabilmek için uyku ilacına başlamam. Bunun için hala suçlu hissediyorum. Ancak eşimin sen artık delirdin ve ilaç içmezsen seni bu eve almam deyişleri sonrası pes ettim.
Sezaryen Doğum ve Lohusa Depresyonu
Sezaryen doğumum spinal anestezi ile uyanık bir şekilde oldu. Ancak hiç beklediğim kadar romantik değildi. Hem tansiyon yükselmesi hem kusma isteği hem doktorun dokunuşlarını hissetmek beni panik atak haline getirdi.
İlk ağlamasını duymak çok şükür nefes aldı dedirtirken bir yandan da o cılız ve iç sızlatan ağlamayı geçirecek kişi sensin. O senin artık diye anneliği suratıma çarptı.
Hastanede geçen neredeyse sıfır uykulu ve sürekli memede tuttuğum kızımı yürüme egzersizi için bırakmışken camdan dışarı bakıp insanlar özgür ben değilim.
Acaba şuan kaçsam beni polisle mi ararlar suç mu işlemiş olurum diye düşündüm. Gerçekten ciddi ciddi suç mu işlemiş olurum dedim.
Kadınlar sezaryen doğumdan sonra, hem fiziksel olarak iyileşmeye çalışırken hem de lohusalık dönemindeki hormon değişiklikleriyle başa çıkmaya çalışır. Sezaryen sonrası, anne hem fiziksel acıyı hem de duygusal olarak yeni hayatına adapte olma sürecini daha ağır bir şekilde hissedebilir.
Ben her ne kadar oldukça kolay iyileşip daha hastanede yerden boklu bez almış olsam da sızısı elbette sürdü.
Ayrıca emzirme gibi bir sorumluluk, beni kendim dahil bunun ne kadar hayati bir mesele olduğuna hazırlamamıştı. Hastanede oo sütün varmış deseler ve gönderseler de bebeğim sarılık oldu ben daha çok stres oldum daha çok mama gerekti ve emzirmek resmen tam zamanlı bir işe dönüştü. Anne sütünü ne artırır yazımda bu çilemi ayrıca anlattım.
Normal Doğum ve Lohusalık
Normal doğum, daha kısa iyileşme süreci gerektiren bir doğum şekli deseler de ben normal doğum yapsam bebeğimi çok daha uzun süre reddedebilirdim gibime geliyor.
Çünkü normal doğumda, doğum sırasında yaşanan fiziksel acı ve doğum sonrası vücutta meydana gelen değişiklikler de lohusalık dönemini kim bilir nasıl etkiliyordur. Hormon seviyelerinin hızla değişmesi, uykusuzluk, dikişi kanaması, tuvalete bile çıkamama, bebeğin bakımı ve psikolojik değişiklikler, normal doğum yapanları kutluyorum.
Kendi Deneyimim: Annelik Sürpriz Yumurtası Olan Lohusa Depresyonum
Benim için annelik, çok farklı bir deneyimdi. Hamileliğe başladığımda, "Çocuk sahibi olabilirim" diye düşünüyordum ama bir annenin gerçekten nasıl hissedeceğini hiç kestiremiyordum. Ne kadar hazır olduğumu sanıyorsam da, bebeğimi ilk kez elime aldığımda yaşadığım şok, anlatılamaz bir şeydi. Bir insanın hayatı tamamen değişebilir mi? Evet, değişebilir ve o değişim bazen beklediğinizden çok daha farklı şekillerde olur. Meğerse ben sadece hamile olmaya odaklanmışım ve o dönemi çok sevmişim.
İlk birkaç ay, özellikle gece uykusuzlukları ve bebeğimle uyumadaki zorluklar beni çok yıprattı. Emzirmek de başta büyük bir mücadele gibiydi. Bebeğimi emzirmeye çalışırken, hem fiziksel acı hem de duygusal stres yaşadım. Bebeğimi beslerken rahat edemediğimi, her şeyin zorlaştığını hissettim.
O kadar zor bir dönemdi ki, eski hayatımın bir kısmını, o rahat dönemleri tekrar istedim. Bebeğimi seviyor olmama rağmen, sürekli bir kaygı, endişe ve yeterince iyi olamayacağım duygusu içindeydim. "Annelik bu kadar zor mu olmalı?" diye çok düşündüm. Sosyal medyada her şey mükemmel gösteriliyor ama gerçekler çok farklıydı.
Uykusuzluk, yalnızlık ve bazen içinde kaybolmuşluk hissi, beni çok zorladı. Bebeğimle bile rahat uyumadığımı hatırlıyorum. Saatlerce yatakta duruyordum ya da emzirip meme ağzında beklerken, uyuyamayacak kadar zihnimi boşaltamıyordum. O kadar zorlandım ki, bazen sadece eski hayatıma dönmeyi hayal ediyordum.
Bunları yazarken bile, o günleri hatırladıkça içimde bir şeyler acıyor. Her geçen gün, bu duygularla yüzleşmek ve onlarla başa çıkmak bana güç vermiş olsa da benim fikrim lohusalık kesinlikle 40 gün falan değil en az 2 yıl.
Yine de sabretmeyi öğrendiğim ve başka bir kadına dönüştüğüm için kızıma teşekkür ediyorum.
Comments